26 Mayıs 2010 Çarşamba

Sen


Bir hayali canlandırmak gibisin.
Ve ben bu hayalle uçmak istiyorum sana...

Belki

Günlerim günlerimi kovalar,
ve belkiler içinde seni unutma korkusu,
huzursuz bir çarşaf hışırtısı
ve sokakta çocuk bağırışmaları...
Sanki o anı hiç yaşamıyormuşum gibi,
bir de havada boğucu bir koku,
içine çekmek ister gibi...
Ve bir anlık da olsa bağırası geliyor insanın,
o anlar belkilerle doludur inan.
Çünkü insan ölür yavaş yavaş,
hayatın hiç acıması yokmuş gibi.
Tükenir ve belkilere tutunur,
der ki; belki de ölmeliyim...

Bazen bazen.

Zamanın durduğu an belki unutmuş olacağım seni
ya da zamandan arta kalan yaşamda düşüncelerimle oynayacaksın,
küçük bir çocuk gibi.
Hüzünlü bir akşamın savurduğu yaprak gibi savuracaksın bir zaman sonra,
ve ben istekli, arzulu, buğulu gözlerle dünyamdaki pembe gökyüzünde yaşatacağım seni.
Zaman bir dursun bak gör o zaman nasıl unutuyorum seni.
Ya da seni unutma oyunu sergileyeceğim bak şu karşıda ki meydanda.
Belki zaman durur ya işte o zaman yaşlarım da taze kalacak yanaklarımda.
Asık suratlı ablalar teyzeler geçecek karşıda ki meydandan,
ve ben yaşlarımla bakacağım onlara ve alay edeceğim onlarla.
Belki de kendimle alay ediyor olacağım o an,
çünkü zaman durmuş ve değiştiremeyeceğim yaşlarımın büyüklüğünü ya da küçüklüğünü,
belki taşıdıkları anlamı...
Onlar da gülüyordur o ablalar teyzelerde.
Çünkü insan zamanı içinde durdurur ve zaman donuk, insanlar boş,alaylı
ve ben zamanı hiç durdurmamışcasına,
sözümü bozarak oyunumu sergileyeceğim bu meydanda.