13 Temmuz 2010 Salı

Gülücüklerde lekeler

Sensizlik kemiriyor içimi,
tane tane akıyorsun gözlerimden
ve ben alıkoyamıyorum kendimi, silmeye seni.
Ruhum duvarlarından sızıyor sessizce,
çığlıklarını duyuyorum,
tıkıyorum kulaklarımı...
Leke yapıyorsun yanaklarımda,
söküp atamıyorum seni kendimden,
duvarlarında yaşıyorum çünkü.
Sormuyorum kendime
neyle yaşatıyorsun beni,
belki de kirpiklerin de yaşıyorum senin.
Sen ağladıkça ben de ağlıyorum
ve çıkamıyoruz birbirimizden.
Kirleniyor yanaklarımız,
ve biz mutlu bir rolde oynayan iki çift misali
gülüyoruz kendimize.
Ağlamak isterken gülüyorum,
gülücükler taşıyor duvarlarından,
sonra soluyor yavaş yavaş...
Ağlıyorsun sen de sessizce
kendine...

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Yalnızlık

Ellerinin takma tırnaklarıyla soyduğu hayatım ve gecenin karabasan rolünü oynadğı akşamları hiç bilemeyeceksin,
Arkamdan koşturan ve ayaklarıma dolanmaya çalışan ölümün leş kokusunu soluya soluya yaşamayı öğreneceğim ama sen öğrenemeyeceksin,
Edepsiz rüzgarların uçurumun kenarından atmaya çalıştığı hayatım...
Anlamsız geçmiş onca yılın ve arkanda bıraktığın maskeli suratların...
Anızın kapını çalan yağmurların kalbine getirdiği mesajlarımın...
Ya da bir avuç topraktan geriye kalan ufalanmamış çakıl taşlarının değeri değersizleştikçe hayatın mahvolacak ve anlamayacaksın,
Okyanusun ortasında yelkenlerini kopartan fırtına kadar ellerin duvarları yırtıp, sesin can yakacak,
Ama yardım edecek kimsen yok!
Yalnızsın... Eskiden benim de yalnız olduğum gibi...